Anilarim, Güven Durmaz 2 -Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-

Anılar:

-Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-

1980 li yıllar.

Biz ailecek Salihli de yıllık izindeyiz.

Bizim binada, kapı komşumuz,

teyzemkizimiz, teyzem Neşe Emiroğlu.

Üstkatta amcam rahmetli, Süleyman Balaban.

Yanda esnaf Necip Duman. Berber Dilaverin

babasi Süleymen Emiroglu. Karşımızda,

Dürdane teyzeler, Biraliler. Yine komşularımız,

eski Salihli Milletvekili, Cengiz Üretmen,

yine Giygor Konfeksiyon Kazım Yıldız,

Gökkuşağı radyo.

Ve Yeşilovalı, Marongoz Doğan Yalçınkaya.

Etraf hep yakın dost, akraba, degerli komsular ile dolu idi.

Yani mahalemiz, komşularımız güzeldi.

 

Neyse olmusrin ruhuna, büyukların ruhuna,

mevlüt okutulacak, hazırlıklar yapılıyor.

Genelde biz izindeyken kuzenler bizde kalırdı.

Mustafa Selçuk, Görsev Erdur, Hamza Yağız

Hatice Yağız vb, neyse.

Ya yatıya kalırlar, yada gündüz bizde olurlardı.

Tabi mevlütün hazırlıklarını onlar yaparlardı.

Konu geldi hoca işine, hoca ayarlandı mı diye?

Babam hoca işi bizde, o iş tamam,

siz diğer işler ile igilenin, tamam.

 

Mevlüt günü geldi, davetliler ve misafirler

geldi.

Gereken imkamlar, şerbettir, nedir hepsi,

hazırlandı.

Ev doldu taştı.

Bu ara, arka odada, kapalı odada,

babam, babamın samimi arkadaşları

ve hocamız oturuyor sohbet ediyorlardı.

 

Hiç unutmuyorum.

Mutfakta diğerlerimiz toplandık.

Görsev abim herşey yolunda,

yenge dedi.

Ben bir de hoca ve dayımlar bakayım,

dedi.

Hani onun niyeti, olumsuz birşey varsa,

terslik olmasın diye.

Birde ne görsün, görür görmez hemen,

annemin yanına geldi.

Şöyle dedi,

ya yenge, dayım içi, rakı içi,

hoca da içi,

tam kendine göre adamı bulmuş.

Olmaz böyle yenge diye köpürüyor.

Küplere biniiyordu,

bu dini bir organışation ve toplantı.

Bu nasıl iş dedi.

Müsafiler hepsi bunu görür duyarsa

olmaz, dedi.

Yenge, bu mevlüt bu mevlüt,

anlayımıyırsınız herhalde siz,

diye, kendini zor tutuyordu.

Yesilova silvesinde,

napıyınız siz ya..deyip söyleniyordu.

Ama ben ve Ali bir gülüyoruz.

Tabi Görsev abim, Mustafa abi,

hepimiz hem gülüyoruz, hemde,

hal çare arıyoruduk.

Gülmek, ama nasıl gülmek,

yerlere yatıyoruz, patlıyacağız.

Hocamız, allah rahmet eylesin,

Tekgeli Hocamıdı.

Tekgeli Hocamız, size, şöyle tarif edeyim.

Zehir Alilerden, rahmeli Ali Erdoğan.

Babaannemin mahellesinden komşularımız

ve aile dostlarımız.

 

Bugünkü gibi gözümün önünde,

Görsev abimin ve kuzenlerin

tepkisi, bu nasıl iş diye.

Tabiki birer kadeh içki altımış

ve içkiler toplanmıştı.

Neyse köylerden, çevreden

akrabalar dolmuş ile

geldiler, mevlüt kazasız

başarı yapıldı.

Böyle güzel anılar kaldı.

Bugün hala gülürüm,

gözümden yaş gelir.

Hey gidi günler.

Cümbür cemaat olunurduk.

Bize dünya herşey güzel gelirdi.

Güle oynaya..geçti günlerimiz.

 

Anılarım.

1980 li yıllar.

Biz ailecek Salihli de yıllık izindeyiz.

Bizim binada, kapı komşumuz,

teyzemkizimiz, teyzem Neşe Emiroğlu.

Üstkatta amcam rahmetli, Süleyman Balaban.

Yanda esnaf Necip Duman. Berber Dilaverin

babasi Süleymen Emiroglu. Karşımızda,

Dürdane teyzeler, Biraliler. Yine komşularımız,

eski Salihli Milletvekili, Cengiz Üretmen,

yine Giygor Konfeksiyon Kazım Yıldız,

Gökkuşağı radyo.

Ve Yeşilovalı, Marongoz Doğan Yalçınkaya.

Etraf hep yakın dost, akraba, degerli komsular ile dolu idi.

Yani mahalemiz, komşularımız güzeldi.

 

Neyse olmusrin ruhuna, büyukların ruhuna,

mevlüt okutulacak, hazırlıklar yapılıyor.

Genelde biz izindeyken kuzenler bizde kalırdı.

Mustafa Selçuk, Görsev Erdur, Hamza Yağız

Hatice Yağız vb, neyse.

Tabi mevlütün hazırlıklarını onlar yaparlardı.

Konu geldi hoca işine, hoca ayarlandı mı diye?

Babam hoca işi bizde, o iş tamam,

siz diğer işler ile igilenin, tamam.

 

Mevlüt günü geldi, davetliler ve misafirler

geldi.

Gereken imkamlar, şerbettir, nedir hepsi,

hazırlandı.

Ev doldu taştı.

Bu ara, arka odada, kapalı odada,

babam, babamın samimi arkadaşları

ve hocamız oturuyor sohbet ediyorlardı.

 

Hiç unutmuyorum.

Mutfakta diğerlerimiz toplandık.

Görsev abim herşey yolunda,

yenge dedi.

Ben bir de hoca ve dayımlar bakayım,

dedi.

Hani onun niyeti, olumsuz birşey varsa,

terslik olmasın diye.

Birde ne görsün, görür görmez hemen,

annemin yanına geldi.

Şöyle dedi,

ya yenge, dayım içi, rakı içi,

hoca da içi,

tam kendine göre adamı bulmuş.

Olmaz böyle yenge diye köpürüyor.

Küplere biniiyordu,

bu dini bir organışation ve toplantı.

Bu nasıl iş dedi.

Müsafiler hepsi bunu görür duyarsa

olmaz, dedi.

Yenge, bu mevlüt bu mevlüt,

anlayımıyırsınız herhalde siz,

diye, kendini zor tutuyordu.

Yesilova silvesinde,

napıyınız siz ya..deyip söyleniyordu.

Ama ben ve Ali bir gülüyoruz.

Tabi Görsev abim, Mustafa abi,

hepimiz hem gülüyoruz, hemde,

hal çare arıyoruduk.

Gülmek, ama nasıl gülmek,

yerlere yatıyoruz, patlıyacağız.

Hocamız, allah rahmet eylesin,

Tekgeli Hocamıdı.

Tekgeli Hocamız, size, şöyle tarif edeyim.

Zehir Alilerden, rahmeli Ali Erdoğan.

Babaannemin mahellesinden komşularımız

ve aile dostlarımız.

 

Bugünkü gibi gözümün önünde,

Görsev abimin ve kuzenlerin

tepkisi, bu nasıl iş diye.

Tabiki birer kadeh içki altımış

ve içkiler toplanmıştı.

Neyse köylerden, çevreden

akrabalar dolmuş ile

geldiler, mevlüt kazasız

başarı yapıldı.

Böyle güzel anılar kaldı.

Bugün hala gülürüm,

gözümden yaş gelir.

Hey gidi günler.

Cümbür cemaat olunurduk.

Bize dünya herşey güzel gelirdi.

Güle oynaya..geçti günlerimiz.

 

Anılarım.

Güven Durmaz