Anılarım, Güven Durmaz 6 -Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-

Anılar 1976 Yaz
Güven Durmaz 6 -Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-
Okullar tatil olmuştu.
Annem ve babamlar ve Güngör abim Almanya duruyorlar.
Bize Babaannem, Halamlar, Amcamlar, Anneannemler, Dedemler ve Teyzemler ve bakıyorlardı.
Kendi evimizde duruyorduk. Allah razı olsun, sürekli akrabalar ilgileniyorlardı.
Kuzenler sürekli gelen gidenimiz oluyordu.
Oturduğumuz ev Ferrah Caddesinde idi. O zamanlar, oralar en gözde yerlerdi.
Komşularımız, Doktor Ali Beyler, Hakim Sadi Beyler, Sadi Beyin eşi Meral Teyze, Öğretmendi, bizim ile çok ilgileniyordu, ders ve disiplin vb. Onların yanında yine bir çok genç çift oturuyordu, tam bizim karşımızda, çocukları yoktu yada olmuyordu, bilemiyorum, bana o abla hep harçlık verirdi, hemde 10 lira gibi para, o zaman için bu para büyük para, daha 25 kuruş geçiyordu, simit belki 50 kuruştu. Okul Müdürümüz Reşit Atalay, daha birçok bürokrat ve önde elen elit kesim Ferrah Caddesi ve 40 Apartmanlarda ve çevresinde oturuyorlardı Bizim evi karşısı
mafel. Mafelde düzenli müzikler çaldırdı, düğünler olurdu. Çay bahçesi vardı. Yine bizim evin izasinda, üc bes ev gibi, komsumuz, o zamanin Belediye Reisi Tahsin Sarigediklerin evi vardi.
Ferrah caddesinde hale güzel cam ağağları var, hale var. O ağaçlırı zamanında Manisa Tarzan'ı dikmiş.
Kenan Evren Parkı, parkın adı suan değişmiş, oralar boş araziydi.
Oralar arada bayram yeri olurdu.
O zamanlar Kurudere gerçekten vardı.
Kurudere ye varmadan, büyük bir bağ vardı. Singercinin bağı. Şuan orasında bizim babamlarin evi. Neşe teyzemler, orayasıda işte bina doldu. Teyzemler, yani eniştemler, yanyana altı yedi ev oldular.
Devlet hastanesine doğru bağlar, zeytinliker vardı.
Salihlinin verimli arazileri, verimli toprakları hep bina ile doldu.
Salihlinin gerisi yoktu gibi, arada boşluklar, yani ekilen dikilen tarlalar, bağlar dolu idi.
Salihli nin nüfusu 40.bin gibi idi.
Tren yolu etrafı, Turan Caddesi ve Sevgi yolunun baştarafları, açık çarcıya kadar kalabalıktı.
açık şehir sınamamız vardı. İnci sineması, sonralarda yanında Durmazlar Worms band kayıt stüdyosu vardı, Erkut ve Cihat Durmazlar çalıştırırlardı.
Çağrı kitab evi vardı.
Kışlık sinemalar vardı, Meram sineması, Turgut sineması.
Sevgi yolun üzerinde terziler vardı. Nurettin Gülnar ve İlyas (nam ı diğer) arab illez) terziler vardı.
Hümetin çevresinde avukatlar, arzualcılar dolu idi.
İstasyonda Çorbacımız ve odun köftezimiz Hamdi ve Sami Dalmanlar, kasabbimiz, manavimiz vardı.
Biz yazdırıkdik, Babaannem toplu öderdi. Heygidi günler.
Manevi olarak belli annemler yani ailemiz Almanya da diye belki manevi olarak biraz eziktik ama.
Parasal olarak babamlar bize 1974 berin 300,-- Mark posta ile gönderiyordu. Yan gelirde vardı, bağ
tarla geliri. Babaannemin işlerine bakan, kahyası gibi bir amca vardı, Cafer Beyden Kemal amca herşey ile ilgilenirdi, soba, odun ve benzeri işler.
Babaannemin evi daha hükümetin arkasında idi. Orayada Yeşilova dan çaRşamba günleri ziyaretçiler ve akrabalar hısımlar gelirdi ki, dergah gibi idi.
Babaannemin evine komşu, yine annemin Anneannesin ve dayısının evi vardı.
Mehmet Ali Cihan dayılar, yengemler, çerezci, marketçi Hamza abimler, onlarda bizimle hemen hemen gün ilgilenirlerdi, hakları ödenmez.
Yine Babaannemin evine bitişik
, arkasındaki ev annenden Bahriye Halam a geçen evi. O iki evde kalırdık. Bahçesinde yeni dünyamız, portakal ve mandalı ağçlarımız vardı. O sokak, çifte çeşme sokak ta İdeli kahve kadar düz çıkardı. Oralar dolup taşardı. Yine Emine halamın evi alt mahalledi idi, Erol Kuzucukların evi. Hakim Sadi Beyin annnesinin evi. halamın diğer ve Sazcı Erdoğan Karacan otuturdu. Sazcı Erdoğan amca, sahiden hem saz çalabilirdi hemde sıfırdan saz sanatkarı idi, sazı kendisi tahtadan üretirdi. Daha ileride Bakkal Salih ve fırınlar vardı, Fahri Beyin Camisi. Daha aşağıda Selim Akişlerin evi. Yine yakında Muharrem Gülnar, annemin dayıoğlu nun vardı.
Veysel Balaban Kıbrıs savansında görev yapmıştı, Ali Alacan amcam da Kıbrıs ta iki yıl askeri görevde bulunmuştu. Bu on binayı sonradan Dev Sol, falan kiraladı. Babaannem orayı kiralamıştı.
Salihli 1977 den 1980 e kadar yavaş yavaş sol sağ davaları ile karışmaya başlamıştı. Mafel de solcu gençlik, ülkücü gençlik toplanırdı. Sami abi, solcu idi, sonradan Avukat oldu ve rahmetli oldu. Annemin halasının oğlu Baki dayimin damadı olurdu. Hep mafelde toplandı yapardı.
Salihlinin Parkı girişte daha faaldı. Eylence ve dinlenme merkezi idi.
İstasyonda çay bahçeleri.
Dağlara çıkardık, kırlara ve tepede Salihli Şu deposuna giderdik.
Salihli güzel şirin ve cıvıl cıvıl bir kasaba idi.
Çocukken ipek böceği yetiştirdik.
Model ev yapardık, ince saz dan.
Mandalın çalmasını öğrenirdik. Kütüphaneden kitap alıp okumayı.
evlerin bahçelir bakımlı idi, çiçekler VB.. O zamanlar Belediye Jeepleri ve Chevroletler çoktu, birde yerli arabamız Anadol. Yerli Bisan bisikletleri ve mobilyetlerden geçilmezdi. Mahalle aralarında, eşek ile yaşlı amcalar incir, yani yemiş, armut satardı. Yine bahçıvanlar geçerdi.
Hümetin etrafında bir çok berber, kahvehaneler ve bakkallar ve manavlar vardı.
Tabi ben çocuk gözü ile bunları görüyordum ve hatırlıyorum.
Iyiye gidecek, gelişecek, herşey güzel olacak diye bir ses vardı içimde.
Yani dünyanın gidişatı ile ilgi bilim,ilim gibi.
Tabi birde Namık Kemal okulumuz ve Sahlihli Lisesi vardı.
Namık Kemal okunun önüne, tam Hümet binasının karşına, Kırk apartmanaların karşındaki
boşlu Atatürk ün atlı heykeli yapıldı.
Okulumuz hem sabahçı ve öğlenci idi.
Kantini vardı.
O zamanlar, annemler ve babamlar Almanya gelmeden önce bizde ev çöktü.
Şöyle, babaannemlerin evi, suan Ferrah Caddesinde bir ev diğeri annememin anneannesinin evi o hemen onun arkasında idi. Yine bir bağ evi ve birde tarla evi vardı.
Bu Caferbeyliler büyük tarım yaparlardı. O Bahçeevlerinde ve bağ evlerinde uzun zaman kalınırdı.
Yanlız değildi etrafları dolu bağ ve bahçe evleri ile dolu idi.
Birde benim anneannemler ve dayımlar Hacı Bektaşlı da ve Teyzemler Çukurobada yaşıyorladı.
Hey gidi günler.
1976 yazında okullar tatil oldu.
Ben ve Ali Çukurobada üç ay kaldık, rahmetli teyzem, Ürkiye ve Ali eniştemlerde. Bize anne ve baba oldular, Herşeyi aile gibi paylaşıyorduk.
Oralar öyle güzel tabiyat ve doğa idi ki.
Dağlar, ovalar, tarlalar, bahçeler, bağlar.
Bizde berabar yaşıyor, çalışıyorduk.
O kadar bolluk vardı ki. Yemek içmek için bir cennetti.
Tarifi mümkün değil. Bal, pekmez, süt, yoğurt, meyve, sebze, kavun, karpuz, kelek, salatalık,erik
kayısı, şeftali, üzüm patlıcan, domates,Bir
olda vardı yemek ambarı idi. Bir olda vardı kavunlar karpuzlar yığılı,Yine
sayalarda koyunlar,Bizler
o sürüleri güderdik,Köyde
arkadaşlarımız oldu. Meryem
teyze muhtardı, onların torunları ile dağda koyun güderdik
Torunun biri Çukuroba muhtarı oldu Uysal.
Diğeri amcaoğlu Rüstem Uysal.
Öyle güzel dı ki o dağlar, patikalar, Mağara
vardı.
Yolda akan sular, diktiğimiz fasulyelerimiz,onlara
hergün sulardık.
O güzel manazara, dağdan aşağı.
Koyunlar kendileri gider gelirdi,biz
dinlenirdik.
Serinde ağaç altında.
Heygidi günler.
Bu koyun ve kuzu işlerini çok iyi geliştiren, bu ara Salihli'de Süner
Harun. Bu işlerin alâ sı olmuş. Neyse konumuza dönelim.
Yine bağda ve bahçeke köyden Aliağalardan, arkadaslarımız
vardı. İrfan Erden ve Leyla Erden, ve rahmelti Ali Erden
Topsaları toplardık.
Yine bahçe evinin dambasından atlardık.
O güzel bir andı, kuma düşmek.
Geceleri dambaşta yıldızları şehir ederdik.

Laftan laf acildi
Esas benim anlatacağım hikayeye gelebildim,şimdi
.
Bir gün ben yine tarladayın, galiba patlıcan sulanıyor.
Oynuyorum
susamıştım,şu
içeyim dedim.
Neyse Tarla evinde baktım, bakındım, birde
ne göreyim.
Kocaman bir vidon var, tenekeden,tabiki
musluğuda var.
Bende kafamı eğdim, musluktan su
içeceğim.
Musluğu açtım.
Anam ne gelsin, su yerine, mazot, Meher o su değil mazot deposu imiş.
Ben içmiş bulundum.
Püskürsemde, birazını yutmuş bulundum.
Yandım ama ne yandım.
Heygidi günler.