Anılarım, Güven Durmaz 3 -Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-

Güven Durmaz 3 -Yaşananlar, neyse odur, gerçekler, değişmez-


Anılar:

1983 yılları

Bizim Tekstil mağazalarımız ve toptan şirketimiz için mal alımı,

Tabi ortak kot pantolon imalatı

Toptancılar, Türk girişimciler, olarak sipariş topluyoruz, kendi

markamızda Türkiye de fabrikalarda ihale ile üretiliyor.

Toplantıda her şey şekil sema aldı.

Konular, finansman, kumaş kaliteleri, numune ve modeller, miktarlar, renkler, sipariş ve imalata start verildi.

Her şey çok güzel yürüyor.



Neyse, biz ikinci toplantı için, daha doğrusu, üremdeki

numuneleri onaylamak için, bizim

alım birliğine gittik.

O gün Ali ve ben araba ile yolculuk yaptık.

Neyse, o zamanlar fax, telex ve sabit telefonlar ile itesim sağlanıyor.

O yüzden randevular genelde yarım saat ileri yarım saat geri olabiliyor.

Neyse, biz sadece koleksiyonu onaylayacağız, diye randevu için saat belirledik.

Çok kısa görüşeceğiz hemen yolumuza devam edeceğiz şeklinde anlaştık.

O gün için, yetkili ekip arkadaşımız, bayan sekreter, ismi aklıma gelmiyor, koleksiyona

onay alacak ve bizim için özel gelecek.

Biz hedefe vardık.

Kimse Yok. Randevuya iştirak edecek genç bayan gelmemiş.

Bizde bekliyeyim, arabada otururuz dedik.

Saat biraz geç, akşam 08:30 gibi buluşma olacaktı.

Ama o günde hava öyle bozuk, öyle bulutlu, öyle yağışlı, sel

gibi yağmur yağıyor. Ortaklığı sel götürüyor

Biz vaktinde geldik. Arabanın içinde bekliyoruz.

Neyse yetkili sekreterimiz geldi, biraz gecikmişti.

Binanın büyük park yeri vardı, arabasından indi, direk, langırt, birikmiş

suyun içine gömüldü.

Bir taraftanda şırıl sıklam düş gibi yağan yağmurun

aldında, şekli semalı değişti. Yağmur şu gibi.

Bizde tabi indik, ama inmeden, Ali bana dedi, ya

arabandan inersek sucuk gibi oluruz.

Birde bize doğru araba doğru geliyor.

Gerçekten geldi, hiçbir şey yokmuş gibi, olmamış

gibi.

Bizde inince, bizi selamladı, elini uzatlı, tokalaştık


Buyrun Beyler dedi.

Kapıyı açtı içeriye girdik.

Ama biz zaten Ali ile kendimizi arabanın

içinde gülmekten tutamıyoruz.

Onun halini görünce.

Ya, banamısın demenden, suyun içine bastım, üstüm

başım yaş oldu demenden.

Hür dikkat görevini yapıyor.

Hiçde gülmüyor.

 

 

Neyse bize havlu verdi kurulandık.
Daha önce bizim için hazırlamış oldugu yiyeceklerini ve olduğu ikram etti.
Biz koleksiyonu ve numunelerin onayını ve benzeri işler bittirdik.
Ama hiç bozuntaya vermidi.

 

Yani hiç isyan yok,hani

bu havada ney, böyle falan yok, tek kelime yok. Biz

Ali ile gülmekten kirliyoruz.

Hem arabanın içinde, hem indiğimizde, hemde

sonrası.

Biz gülmekten o günü zor boz atlatmıştık.

Kimi işini görevini çok ciddiye alıyor

ve hiç renk belli etmiyor
Ya insan makamını, mevkisini o kadar mı korur?

O ani yaşamıştık.

Heygidi günler.

Ne zaman hava bozsa aklıma gelir.

İşler kendiliğinden yürüyordu, bizde

tabi işin gırgırında idik.

Anılarım.